EmRe Administrator
Mesaj Sayısı : 372 Tecrube Puanı : 6 Kayıt tarihi : 14/09/09 Yer : İn Dibi
| Konu: World War II: Prisoner of War Cuma Eyl. 25, 2009 2:48 pm | |
| Bugüne kadar dünya savaşlarını konu alan pek çok oyun yapıldı. Özellikle, 2.Dünya Savaşı en çok ilgi göreni oldu. Bilgisayarlarımızda bu savaşları tekrar tekrar onlarca kez yaşadık ve savaşın kaderine birçok kez de biz ortak olduk. Fakat hepsi bizlere aynı imkanı sunduğu için, silahımızla bir görevden başka bir göreve koşuşturuyorduk. Sonuç olarak da bu oyunlar birbirlerini kopyalamaktan başka bir şey yapamıyorlardı. Artık işler biraz değişti. Oyunumuz, World War II: Prisoner of War. İsminden de anlaşılacağı gibi yine 2. Dünya Savaşı’nı konu almakta ama bu sefer farklı olarak, bir anda savaş alanına bizi silahımızla baş başa bırakmaktan çok, savaşın bambaşka bir yüzünü bizlere sunuyor: Savaş esirliğini...
Oyun çok orijinal bir fikir içermekte. Ve güzel bir girişle kontrolleri bize bırakıyor: Amerikan pilotu Kaptan Lewis Stone, yani karakterimiz, casus uçağıyla Almanya’nın üzerinden fotoğraf çekme amaçlı geçerken uçaksavarlar tarafından vurulur ve düşüşe geçer. Hayatını kurtarmak için paraşütüyle aşağı atlar. Ama maalesef düştüğü bölge, bir Nazi Esir Kampıdır ve hapsedilir. Bu noktadan sonra başladığımız oyunda tek amacımız firar etmek. Ama bu hiç de kolay değil.
Oyunda geçmemiz gereken 5 ana bölüm bulunmakta. Bunlar, içlerinde birçok küçük görevlere ayrılıyor. Görevler oldukça çeşitli ve kendilerini kolay kolay tekrarlamıyorlar. Ama hepsi özel bir titizlik ve sabır istemekte çünkü bütün görevler gizlilik ilkesini sonuna kadar içeriyor. Oyunun bir başka ilginç tarafı ise alışıldığı gibi, silaha ve dövüşe yani öldürmeye başvurulmaması.
Bulunduğumuz her kamp günlük bir rutine sahip. Hemen kaçma girişimlerinde bulunmak istemiyorsak bu rutinleri sırayla yaparak günümüzü geçirmek de mümkün. Ama bir müddet sonra bu rutinler oldukça sıktığı için ve yapacak başka bir iş bulunmadığından kendimizi kaçış planları hazırlarken buluyoruz. Kaçarken gereken birçok ekipmana ya gizli bir şekilde hırsızlık yaparak ya da parayla başka mahkumlardan satın alarak sahip olabiliyoruz. Bu eşyalar kampta bize verilen odalarda saklanabiliyor. Ayrıca oyunun kayıt imkanı da sadece buralarda mümkün. Belki sinirleri en çok geren nokta, bu durumdur. Çünkü hiç olmadık bir anda askerler tarafından yakalanabildiğimiz için görevleri birçok kez baştan oynamamız gerekiyor.
Kamplardaki her mahkumla diyalog kurulabilmekte. Tıpkı bir macera oyununda olduğu gibi diyaloglara birden çok seçenek yerleştirilmiş ama bunların değişik seçilmesi, farklı sonuçlara neden olmuyor, hepsi aynı kapıya çıkmakta. Yine de kaçabilmemiz için bu kişiler ve konuşmalar çok önemli. Zaten tüm yapılması gerekenler onlardan öğreniliyor. Görevi aldıktan sonra ise yapacaklarımız bize kalmış. Çünkü oyun bu anda bizlere büyük bir özgürlük tanıyor. Ulaşacağımız noktaya birçok şekilde gidebileceğimiz için bizim en iyisini deneyerek bulmamız gerekiyor. Bu noktada ise harita büyük ölçüde devreye giriyor. Oyun süresince takip edilen harita; bölgedeki tüm askerleri, onların görüş açılarını, kampın giriş-çıkışlarını, kapalı yerlerini vs. gösterdiği için kendi rotamızı çizebiliyoruz. Bu yüzden oyun kolay kolay sıkıcı bir hal almadığı gibi kendini uzun süreler oynatabiliyor. | |
|